Kur’an-ı kerim de Geçen Peygamber Duaları
“Ey Rabbimiz!Günahlarımızı ve işlerimizdeki aşırılıkları bağışla.
Adımlarımızı sağlamlaştır ve hakikati inkar eden kafirlere karşı
bize yardım et.” (Ali İmran,3/147.)
Bir fiil dua örneği olan sabır, görevde sebat edip gerekli tüm
tedbirleri aldıktan sonra Allah’tan zafer dilemek” bütün
peygamberlerin dualarına konu olan ortak bir tema ve ortak bir
tavırdır.
Bu bölümde Kur’an’da örnek gösterilen peygamber dualarını göz önüne
sermeye çalışacağız. Bu örnek dualar, “peygamberlerin ağzından ilahi
kelamın beyan edişi” ile Kur’an’da yer almaktadır. Tüm gerekli
ayrıntılarına rastlayabileceğimiz bu model dualar, bir işin başında,
ortasında ve sonunda; bir sevinç veya üzüntü esnasında Sonsuz Kudret
Sahibi Yüce Allah’ın merhametine sığınma şeklinde olmaktadır.
1-Adem a.s ve eşinin yaptığı yakarış
Adem a.s ve eşinin günahı itiraf, tevazu ve gönülden yakarışın sözlü
ifadeleri olan bu duaları, ilahi mağfirete muhtaç olan bütün
insanların örnek alması gereken bir muhteva ile tefekkür ehlinin
ilgisini beklemektedir:
“Ey Rabbimiz!
Biz kendimize yazık ettik, bizi bağışlamaz bize merhamet etmezsen,
ebediyyen kaybedenlerden olacağız.”(Araf,7/23.)
2)-Nuh Peygamber
a) Tebliğ ve İnayet Duaları
Nuh Peygamber bütün Elçiler gibi başarısını da başarısızlığını da
sıkıntısını da mutluluğunu da Alemlerin Rabbi Olan Allah’a itiraf
etmiş, O’nunla dua formunda konuşup dertleşmiştir:
“Ey Rabbim! Senden hakkında bilgi sahibi olmadığım her hangi bir
şeyi istemekten sana sığınırım. Çünkü beni bağışlamaz, beni acıyıp
esirgemezsen şüphesiz kaybedenlerden olurum.” (Hûd,11/47.)
Ey Rabbim! Ben halkıma gece-gündüz çağrıda bulunuyorum. Ama bu
çağrım onları senden daha da uzaklaştırmak(tan başka bir işe
yaramadı). Ve doğrusu onlara bağışlayıcılığını göstereceğin ümidiyle
ne zaman çağrıda bulunduysam parmaklarını kulaklarına tıkadılar;
günahkarlık giysilerine büründüler; daha fazla inada kapıldılar ve
boş gururlarında daha da azgınlaştılar. Doğrusu ben onları açık açık
çağırdım. Onlara açıktan tebliğde bulundum; ayrıca onlara gizlice
özel olarak da konuştum. Ve dedim ki: Rabbinizden günahlarınızın
bağışlanmasını dileyin; çünkü o kuşkusuz bağışlayıcıdır. (Nuh
Suresi,71/5-10.)
“Ey Rabbim! Onlar bana tamamen karşı çıktılar, zaten onlar serveti
ve çocukları yüzünden hızla yok olmaya doğru giden kimselere
uyarlar; ve sana karşı en korkunç tuzakları kuranlara; çünkü onlar
(kendilerine uyanlara): ‘İlahlarınızı hiçbir zaman terk etmeyin; ne
Vedd, ne Suva ne Yeğûs, ne Ye’ûk, ne de Nesr’i terk etmeyin’
demişlerdi. Onlar böylece çoğu kimseyi saptırdılar. O halde Sen bu
zalimlere yalnızca özlem duydukları şeylerden uzaklaşmalarını
emret!” (Nuh,71/21-24.)
Nuh peygamber tevazu sahibi bir gönlün en güzel yakarış örneklerini
sunduğu dualarında, Allah’a teslimiyetin Cahiliyye toplumundan tam
bir kopuşla kopmayı gerektirdiğini de göstermiştir:
“Ey Rabbim! O cahillerin beni yalanlamalarına karşı bana yardım et.
Ey Rabbim! bu kafirlerin yalanlamalarına karşı bana destek ol!” (Mü’minûn,
23/26,39.)
Nuh peygamber gece-gündüz, gizli-açık bıkıp usanmadan hakikati
halkına anlatmıştır. Onu yalanlayan, kendisine sebatından ve
direngen onurlu duruşundan dolayı kavmi ona “budala” demişti. O, bu
çaresiz durumdan kurtuluş için zalimlerle uzlaşma yolları aramamış,
her salih müminin yapması gerektiği gibi kalbinden geçenleri Allah’a
tevekkül ederek şöyle arz etmiştir:
“Doğrusu ben yenik düştüm, artık sen gel ve bana yardım et!”
(Kamer,54/10.)
b)-Helak İçin Kahhariye Yakarışları
Kahhariye duaları, onulmaz hatalar işledikleri halde hiçbir kurtuluş
gayreti göstermeyen kafir ve zalim bir toplumun sınır tanımaz
ayartılarına karşı Allah’tan istenen bir tür yardım, görece
başarısızlıkların itiraf edilip Allah’a tevekkül etmektir. Bir sabır
âbidesi ve bir direniş timsali olan Nuh peygamber, fesadı ve
sapıklığı inatla sürdüren ve artık bütün uyarılara kulak tıkayan
halkının kalpleri çürüten, tüm toplumu ifsad eden hataları
dolayısıyla helak edilmeleri için şu yakarışlarda bulunmuştur:
“Ey Rabbim! İşte halkım beni yalanladı. Bu yüzden benimle onlar
arasında gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koy. Beni ve benimle
beraber olan müminleri kurtar!” (Şuara,26/117-118.)
“Ey Rabbim!Yeryüzünde bu hakikati inkar edenlerden hiç kimseyi
bırakma. Çünkü sen onları bırakırsan , Sana kulluk edenleri hep
saptırmaya çalışırlar ve yalnızca fesada ve inatla sürdürülen
kafirliğe sebep olurlar.
Ey Rabbim! Bana, anneme-babama, evime mümin olarak giren herkese ve
daha sonraki bütün mümin kadınlara ve erkeklere bağışlayıcılığını
göster ve zulüm işleyenleri her zaman helake uğrat!”
(Nuh,71/21-24,26-28.)
c) Güvenli Belde Duası
Tufan’dan ilahi yardımlarla kurtulan Nuh peygamber gemide Allah’a
hamd ederek mübarek bir menzile/şirkin uğramadığı kutsal bir
konaklama yerine ulaştırması için şöyle yakarmıştır:
“Bütün övgülerin gerçek layığı olan ve bizi bu zalimler
topluluğundan kurtaran Allahım! Senin tarafından kutlanmış, güvenli
kılınmış bir yere eriştir beni. Çünkü insana erişmesi gereken yere
nasıl erişeceğini en iyi gösteren sensin.” (Müminun,23/29.)
d) Hamd Duaları
Mü’minlerle birlikte yolculuk hazırlıklarını tamamlayıp gemiye
bindiği zaman emredildiği gibi Allah’a şöyle övgüde bulunmuştur:
“Hamd, bizi bu zalimler topluluğundan kurtaran Allah’a aittir.” (Mü’minûn,23/28.)
3- Lût Peygamber
a) Tevekkül ve Nusret Duası
Lut peygamber onca uğraşına rağmen toplumsal kirlenmenin yol açtığı
ahlaki çöküşten, arınmak isteyen bir iki mümini beri tutabilmiştir.
O, tebliğ ve öğütle ıslah olmaya niyeti olmayan, günaha dibine kadar
batmış, ahlaki çöküntü halinin tüm toplumu sarıp çürüttüğü bir
ortamda, yine de çoğunluğa değil hakikate teslim olmuş, mücadelenin
tıkandığı noktada Allah’ı yardıma çağırmıştır.
Kötü ahlakı din edinmiş bir toplumda, tek bir mescid olan hanenin
sahibidir Lut peygamber. Bozgunculuğu bardağı taşıran bu iflah olmaz
halkın, şehrin en ıssız köşelerinde ve en kalabalık mekanlarında
dahi sınır tanımayan günahlarından Lut a yılmıştır. Gerekli
çalışmaları yaptığı halde, düzelmemekte inatla ısrar eden
nefislerine zulmeden bu halka karşı Allah’tan nusret/yardım
istemiştir:
“Ey Rabbim!Bozgunculuğa ve yozlaşmaya yol açan bu insanlara karşı
bana yardım et.”(Ankebut,29/30.)
“Ey Rabbim! Beni ve ailemi bunların yapa geldikleri kötülüklerden
kurtar.”(şuara,26/169.)
b) Hamd Duası
Lut peygamberin karısı ve tüm hemşehrileri helak eden bir yağmurla
cezalandırılmışlardır. Bu korkunç yağmurun getirdiği dehşetli günden
sonra, şehirde hiçbir canlılık emaresi kalmamıştır. Öte yandan
Sünnetullah gereğince Rabbimiz Lut peygamber ve ailesinden mümin
olanları kurtarmıştır. Böylesi bir kurtuluş tabii ik, Allah’a hamd
etmeyi, şükr etmeyi gerektirmektedir. Lut peygamber de öyle
yapmıştır:
“Hamd/bütün övgüler Allah’a yaraşır. Selam olsun O’nun seçtiği
kullara. Zaten Allah insanların ilahlaştırdıkları her şeyden daha
üstün, daha hayırlı değil mi?” (Neml, 27/59.)
4-5.)- İbrahim ve İsmail Peygamberler
Putların ve putların korkulu rüyası, cesaret ve hikmet timsali
İbrahim Peygamberin Allah’a yakarışları çoğunlukla kabul edilmiştir.
Fakat soyundan gelen herkesin ebediyyen şirkten ve cehennemden
korunmasını istemesi, Sünnetullah’a aykırı olduğu için kabul
edilmemiştir.
a) İstiğfar ve İnayet, Tevekkül ve Beraat Duası
Ey Rabbimiz! Sana güveniyor ve Sana yöneliyoruz; çünkü bütün
yolların varışı sanadır. Ey Rabbimiz! Bizi hakikati inkar eden
kafirler için bir oyun ve eğlence aracı yapma! Ve günahlarımızı
bağışla, ey Rabbimiz, çünkü tek kudret ve hikmet sahibi olan
Sensin.”(Mümtehine, 60/4-5.)
İbrahim peygamber ve onunla hak yolunda dayanışma içinde olan
müminlerin bu yakarışı “üsvetün hasene/güzel örnek” olarak takdir
edilmiştir. Düşmanlık ve nefreti hak etmiş müşrik bir toplumdan
derin bir kopuş yaşarken İbrahim a ve dostları Allah ile bir
pazarlığa girişmemişlerdir. Onlar her şeylerini feda edecekleri ve
her şeyleri ile feda edilmeyi kabul edebilecekleri andı ile imana
gelmişlerdir. Yine onlar tevekkül ile sığınılması güvenilmesi
gereken tek dostun, tutulması gereken tek kulpun Allah’ın eli ve
O’nun kulpu olduğu bilincini kuşanarak ellerini duaya
kaldırmışlardır.
İbrahim a ve onunla birlikte bulunan müminlerin yapamadıklarından ve
hatalı eylemlerinden dolayı istiğfar dilediği bu dua, aynı zamanda
Kafirlerin fitnelerinin elinde izzetsiz, onursuz bir oyuncak
olmaktan muhafaza edilmeyi de içermektedir. Bu bir imtihandan kaçmak
fiili değildir; iyilik için seferber edilecek olanakların kafirlerin
çıkardıkları fitneler tarafından yenilip yutulmasından endişe
etmektir. Onların fitneden korunmayı dilemeleri, zalimlerle birlikte
uzlaşarak yaşamayı da istemek de değildir. Çünkü onlar Allah’ın
rızası dışında kalan ne varsa terk etmişler, Cahiliyye toplumuyla
kurulması gereken beraat temelli bir ilişkinin imkanlarını
göstermişler ve sönmeyen bir dua meşalesini biz müminlere miras
bırakmışlardır.
b) Muttakilere Önderlik Yapacak Salih Evlatlar İçin Yakarışı
İbrahim peygamber ilerlemiş yaşına rağmen çocuk sahibi olamamış;
fakat o sonsuz güç ve merhamet sahibi olan Allah’tan ümidini
kesmemiş, içten yakarışlarla salih nesiller sahibi olmak için
yalvarmıştır. Bu yakarışları karşılıksız bırakmayan Rabbimiz onu
Risalet görevini devr edebileceği, namazında devamlılık gösteren,
kuşaklar boyu muttakilere önderlik edecek salih evlatlarla
ödüllendirmiştir. O da nankörlük etmeyerek bu ödüllere karşılık,
dualarla Allah’ı hamd ederek yüceltmiştir. İşte onun salih evlatlar
için yaptığı dualar ve bu kabulün ardından onların şeytani amellere
karşı Allah’an güvence istediği yakarışları:
“Ey Rabbim! Bana dürüst ve erdemli olacak çocuk(lar) bağışla.” (Saffât,37/100.)
“Ey Rabbimiz! Soyumdan bazılarını ekilebilir toprağı olmayan bir
vadiye –senin kutsal evinin yakınına- yerleştirdim ki, ey Rabbimiz,
namazı devamlılık ve duyarlılık içinde yerine getirsinler; öyleyse
insanların kalplerini onlara meylettir, ve onlara verimli-bereketli
rızıklar bahşet ki şükretsinler.
Ey Rabbimiz! Şüphesiz gizlediğimizi de açığa vurduğumuzu da bilen
Sen’sin: Çünkü yerde ve gökte olan hiçbir şey Allah’tan gizli
kalmaz. En içten övgüler, kocamış halimle bana İsmail’i ve İshak’ı
armağan eden Allah’a özgüdür. Duaları/yakarışları eşsiz bir şekilde
işiten elbette benim Rabbimdir.
Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelen insanları namazda devamlı ve
duyarlı kıl. Ve ey Rabbimiz, bu duamı kabul buyur; Hesab’ın
görüleceği Gün, beni, anamı ve bütün müminleri bağışla.”
(İbrahim,14/35-41.)
c) Sonsuza Dek Yaşayacak Bir Güvenlik Kuşağı İçin Yakarış
Azimet sahibi, görevine sıkı sıkıya bağlı olan put kırıcı İbrahim ve
İsmail peygamberler, seçilmiş kabe ve çevresini kendileri ve gelecek
Müslüman kuşaklar için şirkten arındırılmış güvenli bir bölge
yapmayı amaçlamışlardır.
İbrahim peygamberin muttakiler için ebediyyen güvenli olacak bir
belde istediği yakarışını Yüce Allah kabul etmiş bu günkü Kabe’nin
içinde yer aldığı Mescid-i Haram’ı lutuf buyurmuştur.
İşte yeryüzündeki ilk mescid olan Kabe’yi Allah’ın buyruğu gereğince
dünya üzerinde yaşayacak gelecek nesiller için şirkten azade
kılınmış bir anavatan-bir başkent olarak inşa ederken İbrahim ve
İsmail peygamberlerin yaptıkları dua:
“Ey Rabbim! Bu beldeyi güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara
tapmaktan ebediyyen uzak tut! Çünkü ey Rabbim, bu tapınma nesneleri
gerçekten insanların pek çoğunu yoldan çıkardı. Ey Rabbim! Buraları
muvahhidler için ebedi bir güvenlik kuşağı kıl ve halkından Allah’a
ve Ahiret Günü’ne iman edenlere bereketli rızıklar bağışla. Ey
Rabbimiz! Bu amelimizi kabul buyur. Sensin her şeyi bilen her şeyi
duyan; bizi sana teslim olanlardan kıl ve soyumuzdan da sana teslim
olacak bir ümmet çıkar. Bize ibadet yollarını göster ve tevbemizi
kabul et. Şüphesiz yalnız Sensin tevbeleri kabul eden, rahmet
dağıtan. Ey Rabbimiz! Soyumuz içinden onlara senin mesajlarını
iletecek vahyi ve hikmeti öğretecek ve onları arındırıp tertemiz
kılacak bir elçi çıkar. Çünkü yalnız Sensin kudret ve hikmet sahibi.
(Bakara,2/126-129.)
d) Dünyada Takva ve Hikmet; Ahiret’te Af ve Cennet İçin Yakarışı
İbrahim peygamber ıslah olmamakta direten, kalbini hidayete açmaya
halkı ile hesaplaşırken destek ve yardımı sadece Allah’tan
istemiştir. Ayrıca O, bir hicab duymadan diğer peygamberler gibi,
Ahirette cennet nimeti ile lütuflanmayı istemiştir. Cenneti Allah’ın
sonsuz merhametinin salih kullarına yönelilk bir tezahürü olarak
gören İbrahim a cenneti birkaç huriden ibaret görerek küçümseyenler
gibi, onu istemekten hicab duymamıştır.
İşte İbrahim a’ın Allah’tan olayları doğru değerlendirebilecek bir
hikmetli kavrayış yeteneği, salihlerle dayanışmada ilahi destek
istediği, takva temelinde yükselen hikmetle yoğrulmuş bir dünya
hayatı ve onun meyvesi olan ebedi mutluluklar diyarını istediği
yakarışı:
Ey Rabbim! Bana doğru ile eğrinin ne olduğuna hükmedebilme bilgi ve
yeteneğini bağışla ve beni salih insanların arasına kat. Ve gerçeği
benden sonrakilere ulaştırabilme gücü ver bana. Ve beni o nimetlerle
dolu cennetin varislerinden biri yap! Ve babamı bağışla. Çünkü o
gerçekten yolunu şaşıranlar arasında. Ve herkesin yeniden
diriltileceği gün beni utandırma! O Gün ki, ne malın ne mülkün ne de
çoluk çocuğun bir yararı olmayacaktır. Yalnızca Allah’ın huzuruna
kötülükten arınmış bir kalple çıkanlar
kurtulacaktır.”(Şuara,26/83-89.)
6- Yusuf Peygamber
a) Günah’tan Allah’ın Sonsuz Kudretine Sığınış Duası
“Ey Rabbim! Benim için hapis bu kadınların zina isteklerine boyun
eğmekten daha iyidir. Çünkü sen onların oyunlarını-tuzaklarını
benden uzak tutmazsan, ben o zaman onların ayartmalarına kapılır
doğruyu-eğriyi seçemeyen kimselerden olurum.”(Yusuf,12/33.)
Günaha bulaşmaktansa zindana girmeyi daha evlâ görecek kadar
duyarlılık sahibi, bir erdem, hikmet ve iffet timsali olan Yusuf
peygamber bu duasıyla ahlaksız teklifle karşılaşan iffet sahibi
Müslüman bir erkeğin takınması gereken tavrı, bununla birlikte
sığınıkların en güvenlisi olan Allah’a nasıl bir tevekkül ile
yöneleceğimizi göstermiştir.
b) Şükür ve Adanış Duası
Yusuf peygamber bu duasında “hayatın yegane amacının Allah ile
yakınlık kurup, adanmış biri olarak canı sahibine teslim etmek
olduğu”nu örnek bir yakarışla dile getirmiş, Rabbimiz bu yakarışı
tüm zamanlarda yaşayacak müminler için örnek olarak Kitab’ına
almıştır:
“Ey Rabbim! Bana nüfuz ve iktidar bahşettin; olayların altında yatan
gerçekleri kavrayıp açıklama bilgisi verdin. Ey göklerin ve yerin
yaratıcısı! Dünyada ve Ahiret’te benim yakınımda-yanımda olan, beni
koruyup destekleyen Sen’sin: Canımı bütün varlığıyla kendini sana
adamış biri olarak al ve beni dürüst ve erdemli insanların arasına
kat!”(Yusuf,12/101.)
7-Eyyub Peygamber
Eyyub peygamber dert ve sıkıntıların da en az Allah’tan gelen huzur
ve mutluluklar kadar değerli olduğunun idrakine varmış ender
insanlardandır. O ağır hastalığının yol açtığı derin umutsuzluklara
rağmen uzun yıllar sabretmiş ve sonunda ilahi bir işaretle ayağını
yere vurarak çıkardığı şifalı mucizevi su sayesinde tüm dertlerinden
kurtulmuştur.
Rabbani bir lütuf olarak gelen şifa öncesinde Eyyub peygamber
Allah’ın merhamet sıfatına sığınarak şöyle yakarmıştır:
“Ey Rabbim! Bu dert beni buldu; ama Sen merhametlilerin en
merhametlisisin” (Enbiya,21/83.)
8- Şuayb Peygamber
Tahkim ve Tevekkül Duası
Döneminin en yaygın şirk işleme biçimi olan ekonomik soyguna karşı
yılmadan cihad eden adalet timsali Şuayib peygamber kendisini ve az
sayıda mümini sürmek veya öldürmek için planlar kuran zalim topluma
karşı Allah’a sığınmıştır. O ve yandaşı olan müminler tevekkülü zırh
edinerek hak yoldan sapmayacaklarını ve sonuna kadar direneceklerini
ilan ederek Allah’a şöyle yakarmışlardır:
“Ey Rabbimiz!Bizimle halkımız arasında hak neyse ortaya çıkar. Çünkü
hakkı ortaya çıkaranların en hayırlısı sensin.” (A’raf,7/89.)
9-10) Musa-Harun Peygamberler
Yeryüzünün en muktedir hükümdarlarından biri olan Firavun’a karşı
kararlılıkla mücadele eden ve adalet için kesintisiz bir özgürlük
cihadı başlatan Tevhid Dini’nin önderlerinden Musa peygamberin
Kur’an’da çok sayıda duası zikredilmektedir.
a) İstiğfar Duası
Musa peygamberin Risalet’inden önce sebep olduğu kaza ölümünden
dolayı Allah’tan af dileyen yakarışı:
“Ey Rabbim! Ben kendime yazık ettim. Beni bağışla...Ey Rabbim!Bana
bahşettiğin nimetler hakkı için bir daha suçlulara arka
çıkmayacağım.”(Kasas,28/16-17.)
b)İstiâze (Allah’a sığınış) Duası
Musa a’ın sebep olduğu ölümcül kazadan sonra, maktülün Firavun
ırkından olması Mısır adaletine güvenmemesi sonucunu doğurmuş ve
idam fermanı verilmiş bir suçsuz olarak korkuyla Allah’a sığınışı:
“Ey Rabbim! Zalimlere karşı beni koru.”(Kasas,28/21.)
c) İnayet Duası
Musa a’ın Medyen’de bir sığınak ararken Allah’tan yardım istemek
için yaptığı yakarış:
Ey Rabbim! Bana bahşedeceğin her hayıra öyle muhtacım ki.”(Kasas,18/24.)
d) Daimi Hicret ve Beraat Duası
Musa peygamber, bu duası ile manevi olarak kirlenmiş bir Cahiliyye
toplumuyla arasında varolması gereken perdeyi –daimi hicret ve
beraat halinde yaşama bilinci-ni dile getirmiş, kalbini arınmaya
açık tutan müminlere örnek yakarışını miras olarak bırakmıştır:
“Ey Rabbim!Benim sadece kendime ve kardeşime sözüm geçiyor. O zaman
bizimle bu sapkın halk arasına bir çizgi çek.”(Maide,5/25.)
e) İnşirah ve Sültan Duası
Musa peygamber mücadelenin başında yaşadığı sıkıntılı halini Rabbine
açmıştır. Görevin zorluğundan kaynaklanan göğsün daralması, ilahi
bir lütuf olan inşirah ile açılaktır. Bu sebeple O, Allah’tan
inşirah/göğsüne ferahlık vermesi ve Sültan/destekleyici maddi-manevi
güçler vermesi için şöyle yakarmıştır:
“Ey Rabbim!Doğrusu beni yalanlamalarından korkuyorum. Göğsümün
daralacağından ve dilimin dilimin dolaşacağından korkuyorum; bu
yüzden bu işi Harun’a tevdi et.”(Şuara,26/12-13.)
“Ey Rabbim! İçimi senin aydınlığınla genişlet, görevimi bana
kolaylaştır, dilimdeki düğümü çöz ki söyleyeceklerimi tam olarak
anlayabilsinler; ve bana yakınlarımın arasından yükümü paylaşacak
bir yardımcı tayin et: Kardeşim Harun’u mesela, onunla benim gücümü
pekiştir; görevimden ona da bir pay ver ki, insanların katında senin
yüceler yücesi adını daha da yükseklere çıkaralım; ve seni sürekli
analım; muhakkak ki sen bütün varlığımızla bizi
görmektesin.”(Taha,20/25-35.)
Musa peygamberin bu duasında bir salih amelin nasıl yapılması
gerektiğine ilişkin şu dersler çıkarılabilir: işe Allah’ın yardımını
talep ederek O’nun adı ile başlamak; kendimiz gibi olanlarla
dayanışma içinde olmaya çalışmak-bireysel hareket etmemek/güç
birliği yapmak; başarıda da başarısızlıkta da Allah’ı anmaktan asla
vazgeçmemek...
Musa ve Harun peygamberler Firavun’a gitmeden önce Allah’tan
istedikleri inşirah ve sültan talebini birlikte yaptıkları dualarla
da dile getirmişlerdir:
“Ey Rabbimiz! Firavunun bize düşmanca davranmasından yahut
azgınlıkta devam etmesinden korkarız.”(Taha,20/45.)
f) Kafir Toplumun Elinden Kurtuluş Duası
Musa a başarıya ulaşmış, ilahi yardımların mucizevi etkileri
tesirini göstermiştir; Firavun’un uzman bürokratlarının ilahi
hakikate teslim olup ebedi hidayet talep edişleri de dua ile
olmuştur:
“Ey Rabbimiz! Dar zamanda bize sabır ihsan et ve yürekten sana
bağlanan kimseler olarak canımızı al. Ey Rabbimiz! Bizi zalim bir
topluluğun elinde rezil-rüsvay etme, bu kafir toplumun elinden
lütfunla kurtar bizi.”(A’raf,7/125.)
g) Helaktan Muhafaza Duası
Tur’dan döndükten sonra kavmini buzağıya taparken görmesi Musa
peygamberi onu çok üzmüştü. Gerekli uyarıları yaptıktan sonra ilk iş
olarak şirk suçunun muhatabı olan Allah’tan özür dilemek üzere toplu
bir yakarış gerçekleştirmiştir. Kavmi içinden seçtiği yetmiş adam ve
kardeşi Harun olmak üzere toplam yetmiş iki duyarlı insan, ruhlarını
saran büyük bir manevi sarsıntı eşliğinde helaktan muhafaza
buyurması için Allah’a şu yakarışta bulunmuşlardır:
“Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla ve rahmetine kabul et; çünkü
Sen merhametlilerin en merhametlisisin. Ey Rabbim! Eğer dileseydin
sana şirk koşanları daha önce yok ederdin ve onlarla beraber beni
de. İçimizden bir takım dar kafalıların yaptıklarından dolayı bizi
helak edecek misin? Bütün bunlar senin bir imtihanından başka bir
şey değil; ki onunla dilediğinin sapmasına fırsat verir, dilediğini
de doğru yola sokarsın. Bizim velimiz sensin öyleyse bizi bağışla.
Bize acı, çünkü bağışlayanların en hayırlısı sensin. Bizim için bu
dünyada da Ahiret’te de iyi ve güzel olanı yaz. Bak işte pişmanlık
içinde sana yöneldik.”(A’raf,7/151,155-156.)
Helak edilmeye layık olan sadece kafirler ve onların yardakçıları
münafıklardır; bu yasa gereği şirke karşı mücadeleden vazgeçmeyen
Musa-Harun peygamberler ve imanını salih amellerle takviye eden
yetmiş mümin kişiden oluşan topluluğa Allah rahmetini indirmiş,
onları affetmiş, helak yasalarının işleyiş süreci durmuştur. Samiri
hariç halkın diğer kesimleri bu şirk suçunu işlemekte ısrar
etmedikleri için onlar da Allah’ın rahmetinden nasiplerini
almışlardır.
h) Helak Duası
Musa peygamber hiçbir uyarının artık fayda vermeyeceği derecede
duyarlılıklarını yitirmiş Firavun ve refahtan şımarmış azgın
çevresinin mücadelenin nihayetinde helak edilmesini niyaz etmiştir:
“Ey Rabbim! Gerçek şu ki, Sen Firavun ve onun seçkinler çevresine
dünya hayatında görkem ve zenginlik verdin. Öyle ki, bunun sonucu
olarak onlar da ey Rabbim! başkalarını Senin yolundan çeviriyorlar!
Ey Rabbimiz! Öyleyse artık onların zenginliklerini silip yok et!
Kalplerini katılaştır! Çünkü onlar çetin azabı görmedikçe
inanmayacaklar.” (Yunus,10/88.)
11-12) Davud-Süleyman Peygamberler
a) Adil Bir Hükümranlık İçin Yakarış
Süleyman peygamber, İslam’ın yücelmesi için seferber edebileceği
büyük bir hükümranlık vermesi için Allah’a yakarmış ve duası makbul
olmuştur. Tarihte eşine ender rastlanan bir güç ve iktidara malik
olduğu halde O, sahip olduğu her şeyi, hiç şımarmadan Tevhid Dini
İslam’ın hizmetinde kullanmıştır. İşte insanlığa örnek olarak
Kur’an’da anılan bu büyük hükümranlık için yapılan yakarış:
“Ey Rabbim! Günahlarımı affet, bana benden sonra kimsenin
ulaşamayacağı bir hükümranlık ver; çünkü sen bol bol veren lütuf
sahibisin.”Sad,38/35.)
b)Hamd Duası
Davud ve Süleyman peygamberler kendilerini ilim vererek peygamber
yaptığı için Yüce Allah’a hamdetmişler; vahiy nimetine nankörlükle
değil şükran ifadesiyle karşılık verdikleri için insanlığa örnek
dualarıyla Kur’an’a anılmayı hak etmişlerdir. Onların örnek hamd
edişleri şöyle olmuştur:
“Bütün övgüler bizi iman eden öteki kullarından üstün kılan Allah’a
attir.” (Neml,27/15.)
c) Şükür ve Şirke Karşı Güç Birliği Yakarışı
“Ey Rabbim! İçimde öyle düşünceler uyandır ki, bana ve ana-babama
bahşettiğin nimetler için sana hep şükreden biri olayım. Ve hep
senin hoşnut olacağın dürüst ve erdemli işler yapıyor olayım; ve
beni rahmetinle dürüstlük ve erdemlilik timsali salih kullarının
arasına kat.”(Neml,27/19.)
Büyük bir iktidar sahibi olan Süleyman peygamber bu duası ile Yüce
Allah’ın bahşettiği her türlü nimete karşı şükran duyduğunu itiraf
ederek ilan etmiştir. Yüzeysel bakıldığında, sıradan yöneticilerde
rastlandığı gibi böyle kudretli bir hükümdarda her şeye burun büken
bir şımarıklık, gurur ve kibir ilk göze çarpan özellik olurdu. Fakat
O ilahi vahyin eğitiminden geçtiği için ahlakı, ne kadar güç sahibi
olursa olsun alçakgönüllü olmayı sürdürmesini gerektirmiştir. Bu
yüzden tevazu ile nankörlüğe tenezzül etmeyen bir salih kul olarak,
daima kendisi gibi müminlerle dayanışma içinde olmayı dilemiştir.
Davud a’ın oğlu olan Süleyman peygamber bütün ihtişamına rağmen
servetinin Allah’ı unutturmasına izin vermemiştir. İktidar ve
zenginlik sahibi diğer insanların aksine Rabbini çok anmasıyla
alemlere örnek olmuştur.
13- Yunus Peygamber
Yunus peygamber uyarılarının bir işe yaramadığını gördüğü halkını
Allah’tan izin almadan sabırsızca terk etmiştir. Öfkeyle çıkıp
gittiği şehirden çok uzaklarda, batmak üzere olduğu için yüklerinin
hafifletilmesi kararı alınan bir gemide yolculuk ederken kura
kendisine çıkmıştır ve bir anda kendisini balığın karnında
bulmuştur. Bu sonuçtan hikmetli bir ders çıkaran Yunus a
tahammülsüzlüğünden kaynaklanan hatasını itiraf ederek balığın
karnında, tevazu, günahı itiraf ve istiğfar içeren bir yakarışla
halini Allah’a şöyle arz etmiştir:
“Allahım! Senden başka ilah yoktur. Sınırsız kudret ve yüceliğinle
Sen her şeyin üstündesin. Doğrusu gerçekten ben büyük bir haksızlık
yaptım.”(Enbiya,21/87.)
Sahile sağ selamet bir şekilde Allah’ın yardım ile çıkan Yunus
peygamber hemen terk ettiği halkının yanına koşmuş ve onları
bıraktığından daha iyi bir durumda pişman olmuş bir vaziyette ıslah
olma cehdi içinde bulmuştur.
14- Zekeriyya Peygamber
Zekeriyya peygamber çocuğu olmayan olgun bir müminin zürriyet sahibi
olmak için Allah’a nasıl yakarması gerektiğine ilişkin bir numune
olarak Kıyamet’e kadar yaşayacak insanlar için güzel bir örnektir.
İşte genç kuşakların kalbini vahiyin ışıklarıyla doldurmak için
yanıp tutuşan ve İslami irşadın kesintisiz bir şekilde devam etmesi
için çırpınan bir arınmışlık timsali Zekeriyya peygamberin yakarışı:
Ey Rabbim! Doğrusu artık kemiklerim gevşedi, saçlarım ağardı, ama
şimdiye kadar ey Rabbim sana yönelttiğim dualarda cevapsız
bırakıldığım hiç olmadı.Ve gerçek şu ki ben göçüp gittikten sonra
yakınlarımın yapacaklarımdan kaygı duyuyorum; çünkü karım baştan
beri kısırdı. Öyleyse bana katından benim yerimi alacak bir yardımcı
bahşet. Ki, bana ve Yakub’un Evi’ne mirasçı olsun, ve Sen ey Rabbim,
onu hoşnut olacağın bir ahlakla donat.
Ey Rabbim Rahmetinle bana güzel bir zürriyet bağışla, zira Sen her
yakarışı duyarsın. Beni çocuksuz bırakma! Fakat beni varissiz
bıraksan bile biliyorum ki, herkes göçüp gittikten sonra kalıcı olan
biricik varlık sensin. (Meryem,19/3,4,5; Ali
İmran,3/38;Enbiya,21/89.)
15- İsa Peygamberin Duaları
Maide/sofra Duası
İsa a insanların sahip olabildikleri bütün rızıkların asıl sahibi
olan Allah’tan kalpleri pekiştiren, sonsuz bir güvene eriştiren
maddi-manevi bereketler için kaynaklık edecek bir sofra istemiştir:
“Ey Allahım, Ey Rabbimiz! Gökten bize bir sofra gönder; o bizim için
–ilkimizden sonucumuza kadar- sürekli tekrarlanan bir ziyafet ve
senden bir işaret olacaktır. Ve bize rızkımızı ver, zira Sen rızık
verenlerin en iyisisin.” (Maide,5/114.)
16- Muhammed Mustafa SAV’in Duaları
a) Besmele Duası
“Ey Rabbim! Girişeceğimi her işe doğruluk ve içtenlik üzere girmemi,
bırakacağım her işten de doğruluk ve içtenlik göstererek çıkmamı
sağla; ve bana katından bir sültan/destekleyici bir güç-bir tutamak
bahşet.” (17/80.)
Peygamberimiz Muhammed S’in bu duası, gecenin derinliklerinde,
teheccüd ve Kur’an tilaveti için kıyam ettiğinde, gün’e diri bir ruh
ve Tevhid bilinçle başlaması için Yüce Allah tarafından
öğretilmiştir. “Allah’ın yardımı olmadan hiçbir işi
başaramayacağımız” gerçeği, duada öne çıkan önemli ögedir. Yine her
işe dua ile ve Allah’ın adı ile başlanması gerektiğine ilişkin
vurgular taşıyan bu yakarış, bütün eylemlerimizde Rabbimiz’in
rızasını asla hatırdan çıkarmamamızın lüzumunu işlemektedir.
b) Tevhid Duaları
İstiâne(yalnız Allah’tan yardım dileme) duası
“Yalnız sana ibadet eder, yalnız senden yardım dileriz.” (Fatiha
Suresi,1/5.)
Tevhid ve Ebedi Hidayet Duası
İman ettikten sonra insanların kalplerinin eğrilmesi mümkündür.
Bunun için hidayetten sonra Allah’ın Hadi ve Mü’min sıfatlarının
sağlayacağı güvenlik şemsiyesi altında kalıp, daimi bir koruma
istemek gerekir. İşte bu gerçeği hatırlatan Rabbimizin,
peygamberimizden ve onun ümmetinden istediği en güzel yakarış
örnekleri:
“Bizi dosdoğru yola ilet! Nimet verdiklerinin yoluna, gazabına
uğrayanların ve sapkınların yoluna değil.” (Fatiha Suresi,1/6-7.)
Allah’ın gelmiş geçmiş ve halen yürürlükte olan hükümleri arasında
ayırım yapmadan iman etme ve dünyevi sorunlar tarafından kuşatma
altında olan imanımızı sonsuza dek muhafaza edebilmemiz için,
peygamberimize ve ümmetine tavsiye edilmiş diğer yakarış örnekleri:
“Ey Rabbimiz! Derin kavrayış sahipleri dışında hiç kimse ders almasa
da ilahi kelamın Muhkem, müteşabih tüm beyanlarına inanır; onlar
arasında ayırım gözetmeyiz. Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten
sonra kalplerimizi hakikatten bir daha saptırma ve bize rahmetini
bağışla, Sensin hakiki Lütuf Sahibi. Ey Rabbimiz! Geleceğinde hiçbir
kuşku bulunmayan O Gün’ü görüp yaşamaları için mutlaka insanlığı bir
araya toplayacaksın. Tanıklık ederiz ki, Allah vadini yerine
getirmekten asla kaçınmaz.”(Ali İmran,3/7-9.)
Tevhid ve Tevazu Duası
İlahlıkta ve Rablikte ortağı bulunmayan Yüce Allah, Peygamberimizin
şahsında tüm müminlerin tevazuyu nasıl kendilerine şiar
edineceklerini dua formunda öğretmektedir:
“Ey Egemenlik Sahibi Allahım! Sen egemenliği dilediğine verirsin,
dilediğinden alırsın; dilediğini yüceltir dilediğini alçaltırsın.
Bütün iyilikler Senin elindedir. Doğrusu Sen istediğini yapmaya
kadirsin. Gündüzü kısaltarak geceyi uzatır, geceyi kısaltarak
gündüzü uzatırsın ve dilediğine her türlü hesabın üstünde rızık
bağışlarsın.” (Ali İmran,3/26-27.)
Hamd Duaları
Hamd; Allah’ı övmek, O’ndan başkasına O’na rağmen değer vermemektir.
Tevhid’in tüm hayata hakim kılınması gereken ibadet boyutunda yer
alan hamd ihmale gelmeyecek kadar önemli bir tutumdur. Bu tutumun
sözlü olarak daima dile getirilmesi, fiili olarak da her anımızı
kuşatmalıdır.
“Her türlü hamd/övgü yalnızca bütün alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim,
Hesap Günü’nün yegane hakimi olan Allah’a mahsustur.”
(Fatiha,1/1-4.)
“Her türlü övgü, gökleri ve yeri yaratan, karanlığı ve parlak
aydınlığı var eden Allah’a özgüdür. Hakikati bile bile inkar edenler
başka güçleri Rableri ile eş tutarlar.” (Enam,6/1.)
“Bütün övgüler Allah’a yakışır. O Allah ki, kuluna ilahi kelamı
indirmiş ve onun anlaşılmasını güçleştirecek hiçbir çapraşıklığa yer
vermemiştir.” (Kehf,18/1.)
“Hamd göklerde ve yerde ne varsa tümünün gerçek maliki olan Allah’a
mahsustur. Ahirette de hamd O’na mahsus olacaktır. Yalnız O’dur
hikmet sahibi, her şeyden haberdar olan. O, toprağa giren ve çıkan
her şeyi, ondan çıkan her şeyi, gökten inen ve ona yükselen her şeyi
bilir. O, tek başına rahmet kaynağıdır, mağfiret sahibidir.” (Sebe,34/1-2.)
“Her türlü övgü göklerin ve yerin yaratıcısı olan ve melekleri iki,
üç veya dört kanatlı elçiler yapan Allah’a mahsustur. O dilediğini
kendi yaratılış alemine katıp onu genişletir. Kuşkusuz Allah her
şeye kadirdir. Allah’ın insanlar için açacağı rahmet kapısını kimse
kapatamaz. Ve O’nun kapattığını da kimse açamaz. Çünkü O, kudret ve
hikmet sahibidir.” (Fatır,35/1-2.)
Tevekkül Duası
Kıyamet’in zamanı vb. Gaybî konular sınırlı bir şekilde bilinebilir.
Bu yüzden insan idrakiyle bilinemeyecek olan alanlara ilişkin
çabalar boşunadır. Peygamberimiz Muhammed S’e böyle bir yakarışla
haddini bilmezlere cevap vermesi istenmiştir:
“Ey Rabbim! İnsanlarla aramızda hakça hüküm ver! Rabbimiz sizin
(O’na ve fiillerine ilişkin gaybı taşlamak anlamına gelen) tüm
tanımlama gayretlerinize karşı yardımına başvurulacak yegane
hakimdir.” (Enbiya, 21/112.)
Tahkim Duası
Tüm varlık aleminin yegane hakimi olan Allah, insanların ayrılığa
düştükleri konularda hükmüne başvurulmaya en layık olandır. Dünyada
iken Rabbimizin peygamberlerle insanlığa duyurduğu mesajlar, bu
ayrılıkların giderilmesinde başvurulması gereken kaynaklardır.
Ahirette ise en küçük ayrıntı dahi karara bağlanacaktır. Her iki
alemde de tahkim yetkisi Allah’tadır. İşte bu yetkiyi insanlığa bir
kez daha hatırlatan Kur’an’da hem peygamberimize hem de bize nasıl
bir tahkim duası yapmamız gerektiği öğretilmiştir:
“Ey Allahım! Ey gökleri ve yeri yaratan! Ey yaratılmış varlıkların
gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilen! Kullarının ayrılığa
düştükleri her konuda aralarında hüküm verecek olan yalnız Sensin!”
(Zümer,39/46.)
İstiâze Duaları
İnsan ve cin şeytanlarından ve onların kurdukları planlardan Allah’a
sığınmak gerekir. Cin ve insan şeytanlarının bulandıran çabalarından
dolayı toplumsal hayat içinde Hakikat saflığını yitirebilmektedir.
Bu nedenle daima istiaze duası yapmak, kalplerimizin paklığını
korumak için şarttır. Çok şükür Rabbimiz bunu da nasıl yapacağımızı,
Peygamberimiz üzerinden Kıyamet’e kadar yaşayacak müminlere
rehberlik ederek beyan etmiştir:
“De ki: Sığınırım ben yükselen şafağın Rabbine. O’nun
yarattıklarının şerriden ve kıskançlık duyduğunda kıskancın
şerrinden.” (Felak, 113/1-5.)
“De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine, insanların hakimine,
insanların ilahına, fısıldayan sinsi ayartıcının şerrinden,
insanların kalbine fısıldayan cinlerin ve insanların bütün
ayartmalarından.” (Nas,114/1-6.)
İstiâze ve Beraat Duası
Peygamberimizin zalimlerle arasındaki sınırların pekiştirilmesini,
onların yaptıklarından beri olmayı dilediği bu yakarış Allah’a
istiâze ederek/sığınarak bitmektedir:
“Ey Rabbim!Sana ortak koşarak baş kaldıranların vaad edildikleri
azabın gerçekleşmesine tanık olmamı diliyorsan, Rabbim o zaman,
benim de bu zalim insanlardan biri olmama izin verme. Ey Rabbim!Tüm
kötü dürtülerin kışkırtmalarına karşı sana sığınıyorum. Rabbim,
onların bana yaklaşmalarından da sana
sığınıyorum.”(Mü’minun,23/93,94,97,98.)
Tesbih Duası
Allah’ı noksan sıfatlardan uzak tutup, O’na gerçek sıfatlarıyla
yalvarıp yakarma, her türlü eksiklikten tenzih ederek olur.
Kur’an’da “Esmaü’l-Hüsna” olarak nitelenen Rabbimizin en güzel
isimlerini tüm dualarımızda hatırlamak gerekir. Peygamberimiz de
öyle yapmış bütün yakarışlarında Allah’ın bu güzel isimlerini
anmıştır. Allah’ı tesbih etme adına uydurma isim ve sıfatlar
kullanmak yerine Rasulullah Muhammed S gibi biz de tesbih etme
gayemizi en güzel yakarış formlarına gerçekleştirebiliriz. Tesbih
duasının derli toplu, en güzel örneğini Haşr Suresi’de bulmaktayız:
“Allah O’dur ki, O’ndan başka ilah yoktur. Mutlak Hakim, Kutsal,
Kurtuluşun Tek Kaynağı, İman Bağışlayan, Doğru ile Yanlışın Tek
Belirleyicisi, Üstün, Eğriyi Düzeltip Doğruyu İhya Eden, Bütün
İhtişamın Sahibi! Şanı Yüce Olan Allah her şeyden münezzehtir. O,
Allah’tır; Yaratıcı, Bütün Özlere ve Görüntülere Şekil Veren Yapıcı!
Bütün mükemmellik vasıfları yalnız O’nundur. Göklerde ve yerde olan
her şey O’nun sınırsız şanını yüceltir. Çünkü yalnız O’dur kudret ve
hikmet sahibi olan.” (Haşr, 59/22-24.)
Peygamberimiz Muhammed S üzerinden tüm zamanlarda yaşayacak olan
müminlere, kendisinin nasıl tesbih edilerek yüceltilmesi gerektiğini
dahi öğreten Rabbimiz eksiksiz bir Kitap indirmiştir. En güzel dua
şekillerini bize öğreten Allah’a sonsuz şükürler olsun.
Peygamberimize uygulaması emredilmiş bir diğer tesbih duası da Ali
İmran Suresi’nde geçmektedir:
“De ki: Ey Mutlak egemenlik sahibi Allahım! Sen egemenliği dileğine
verir, dilediğinden alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini
alçaltırsın. Bütün iyilikler senin elindedir. Doğrusu Sen istediğin
her şeyi yapmaya kadirsin. Gündüzü kısaltarak geceyi uzatır ve
geceyi kısaltarak gündüzü uzatırsın. Ölüden diri ve diriden ölü
çıkarırsın. Ve dilediğine her türlü hesabın üstünde rızık
bağışlarsın.” (Ali İmran,3/26-27.)
Tenzih Duası
Allah’ın yetkilerini çiğneyip sınırlarına giren şefaatçiler edinmek
“tenzih” ilkesine aykırı bir fiildir. Rabbimizi tüm mükemmel
isimleri ve sıfatları anmak ve zikrullaha halel getirebilecek
tasavvurlar geliştirmekten sakınmak ise, O’nu tesbih ederek
yüceltmek, tenzih ederek tüm noksan sıfatlardan uzak tutmaktır.
Allah’a noksan sıfatlar isnad eden maddecilere ve mistiklere bir
cevap niteliğindeki tenzih yakarışının derli toplu mükemmel
örneklerini yine en güzel Rabbimizin kelamından öğrenebiliriz; Ayet
el-Kürsi’de olduğu gibi:
“Allah O’ndan başka ilah yoktur. Her zaman diridir, bütün
varlıkların kendi kendine yeterli yegane kaynağıdır. Ne uyuklama
tutar O’nu, ne uyku. Yeryüzünde ve göklerde ne varsa O’nundur. O’nun
izni olmaksızın nezdinde şefaat edebilecek olan da kimdir? O,
insanların gözlerinin önünde olanı da, onlardan gizli tutulanı da
bilir. Oysa O dilemedikçe insanlar O’nun ilminden hiçbir şey
edinemez, hiçbir şey kavrayamazlar. O’nun sonsuz kudret ve
egemenliği gökleri ve yeri kaplar ve onların korunup desteklenmesi
O’na ağır gelmez. Gerçekten Yüce ve büyük olan yalnızca O’dur.”
(Bakara,2/255.)
Teslimiyet Duası
Peygamberimizin değerli arkadaşları olan sahabe Allah’a
teslimiyetlerini dua formunda şöyle arz etmişlerdir:
“Ey Rabbimiz! İşittik ve itaat ettik, bizi mağfiret eyle. Zira bütün
yolculukların varış yeri Sen’in huzurundur.”(Bakara,2/285.)
c-İstiğfar Duası
“Ey Rabbim! Beni bağışla, bana acı, çünkü gerçekten acıyıp
bağışlayabilecek tek güç sensin.”(Mü’minun,23/118.)
d) İlim Duası
Peygamberimize ilminin arttırılması için, Rabbimizin tavsiye ettiği
bu dua, aynı zamanda tüm bilgi hazinelerinin esas itibariyle
kaynağının Allah Teala olduğu hakikatinin bir beyanıdır:
“Ey Rabbim! İlmimi arttır!” (Taha, 20/114.)
e) Ebeveyn İçin Yakarış
Peygamberimize ve ümmetine anne-babası için Allah’a şöyle yakarması
tavsiye edilmiştir:
“Ey Rabbim! Onların beni küçükken sevgi ve şefkatle besleyip
büyüttükleri gibi,
Sen de onlara merhamet eyle.”(İsra,17/24.)
f) İ’sar/Empati Duası
“Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman eden kardeşlerimizi bağışla
ve müminlerden hiç birine karşı kalplerimizde, kin –nefret, yersiz
düşünce ve duygulara- yer bırakma, Ey Rabbimiz! Sen sonsuz şefkat
sahibisin ve sınırsız rahmet kaynağısın.” (59/10.)
Bilindiği gibi, Peygamberin mücadelesine sımsıcak kollarını ve
kucağını açan Medine’li müslümanlar olan Ensar, Rabbani övgüye
mazhar olmuş şahitlikleriyle tarihimizde yer almışlarıdır.
Muhacirler için katlandıkları fedakarlıklar Kur’an’da “i’sar/empati”
olarak vasıflandırılmıştır; yani “kendini başkasının yerine koyarak
düşünüp onun lehine karar verme ahlakı”. Onların bu ahlakla yapıp
ettikleri Allah katında değer bulmuştur. Çünkü onlar din
kardeşlerini nefslerine tercih etmişlerdir. Evrensel İslami
Dayanışma” muhtevası içeren Ensar’ın bu duası ise, gelmiş-geçmiş ve
de gelecek tüm müslüman kuşaklar için kıpır kıpır bir imani
duyarlılığın ideal ifadeleridir.
g) Rabbe Şikayet Duası
Peygamberimiz Muhammed SAV’in , Kur’an’ı terk edenleri, onun hayatla
ilgisini kesip koparanları, Kıyamet Günü bu dua ile Allah’a bir
şikayet olarak takdim edeceği beyan edilmiştir:
“Ey Rabbim!Halkımdan bazıları bu Kur’an’ı gözden çıkarılacak bir şey
olarak gördüler.”(Furkan,25/30.)
h) Peygamberimiz Muhammed SAV’in Kahhariye Duaları
Veyl Duası
Veyl; yazıklar olsun, kahrolsun gibi anlamlara gelen bir kınama
ifadesidir. Hümeze Suresi bir yakarış olarak Allah’a takdim edildiği
vakit, kahhariye duaları kapsamında değerlendirilebilir. Çünkü
içinde kötü niyetle müminleri dillerine dolayarak çekiştirenlere
veyl edilmesi/kınanması istenmektedir. Surede Yüce Allah
Hümeze-Lümeze güruhuna veyl etmekte, bizden de veyl etmemiz
istenmektedir.
“Veyl olsun bütün hümeze-lümeze gruplarına. O (gruplar) ki, serveti
biriktirir ve onu bir kalkan sayar. Zanneder ki serveti onu sonsuza
dek yaşatacak! Hayır aksine o öteki dünyada Hutame’ye/çökerten bir
azaba terk edilecektir. Bilir misin nedir o Hutame? Allah tarafından
tutuşturulmuş bir ateştir: (günaha batmış olanların tüm hücrelerine
işleyen) gönüllerin üstüne kurulmuş, üzerlerine salınacak olan bir
ateş; uzayıp giden sütunlar arasında.” (Hümeze,104/1-9.)
Tebbet Duası
Leheb Suresi’nde geçen Ebu Leheb ve karısının hakimiyetlerinin sona
ermesi için yapılan çağrı bir beddua değil, kahr duasıdır. Biz de bu
duada örnekten hareketle, çağdaş Ebu Lehebler’in ellerini kurutmak
için sözbirliği ve eylem birliği yapmalı, onların sömürü
saltanatlarının payandası değil korkulu rüyası olmalıyız.
“Kahrolsun Ebu Leheb’in iki eli ve kahrolsun kendisi, zaten kahroldu
da. Ne faydası olacak servetinin ve kazancının? Öteki dünyada
şiddetle parlayan bir ateşe atılacak. İğrenç söylentilerin
taşıyıcısı olan karısı ile birlikte. O ki, boynunda bükülmüş
iplerden bir halat taşır.” (Leheb Suresi, 111/1-5.)
|